"Daha fazla üretme, daha fazla ekonomik büyüme ve daha fazla kaynak kullanımı sonsuz olarak devam edebilir mi?"
Bir çok unsuru olmakla beraber Kapitalizm özünde, devletin özel mülkiyete saygı gösterdiği ve özel sektör aktörlerine serbestçe üretim yapma ve kâr elde etme imkânı veren bir sistemdir. Dünyadaki devletlerin büyük çoğunluğu bu ekonomik sistemi benimsemiştir.
Kapitalizmin, mülkiyete hakkına saygı duyduğu ve çalışmayı ve emeği ödüllendirdiği gerekçesiyle, Komünist ve Sosyalist sistemler gibi diğer sistemlere göre daha iyi olduğu yıllardan beri savunulagelmektedir. Öte yandan, Kapitalist sistemin sakıncaları da her dönem kritiğe tabi tutulmuştur.
Kapitalizm yanlısı ya da karşıtı yaklaşımları kritiğe tabi tutmayı hafife almamakla beraber, halihazırda içinde yaşamak zorunda olduğumuz Kapitalist sistemin geleceğinin ne olduğuna, insanoğluna nasıl bir gelecek hazırladığına ve sistemin yenilenmesine ya da sona erip ermeyeceğine yönelik soruların daha fazla üzerinde durulması gerekmektedir.
Kapitalizm, daha çok çalışma, daha fazla para kazanma, daha başarılı olma, kariyer basamaklarında daha yükseğe tırmanma ve benzeri motivasyonlarla insanları sürekli uyanık tutmaktadır. Öte yandan, bu sistemin insanlarının genel ilgisi, kendi bireysel gelişimlerinin motivasyonuna yönlendiği için, sistemin çelişkileri ve geleceğe ilişkin soru ve sorunlar yeterince ilgi görmemektedir.
Söz gelimi kapitalist sistemde bir yatırımcının hedefi ve beklentisi, yatırım yaptığı şeyin kendisine daha fazla para kazandırmasıdır; yâni finansal sermayenin daha fazla paraya dönüşmesi. Bununla beraber Kapitalizmin yarattığı tasarımda, finansal sermaye daha fazla paraya dönüşürken, kendini doğal kaynakların ve beşeri sermayenin üzerinde görür ve onları optimum(!) kullanmaya çalışır.
Daha fazla ekonomik büyüme ve daha fazla üretme hedefi üzerine kilitlenmiş sistem, şüphesiz daha fazla kaynak kullanımını gerekli kılmaktadır. Peki eni-sonu belirli olan yaşadığımız gezegende ne kadar daha fazla kaynak vardır? Bu soruya verilebilecek en kesin cevap kaynaklarımızın sonsuz olmadığıdır. Demir, petrol, doğal gaz, kimyasal maddeler ve benzeri doğal kaynakların çoğu kendi kendini artırmadığına göre belirli bir sınıra sahiptir. Doğaya ait sermaye, ya da doğal sermaye olarak da ifade edebileceğimiz varlıklar, kendileri azalmak suretiyle finansal kaynakların artışına hizmet etmektedirler. Yine, kazancın (edinimin) sosyal kaynaklar ile finansal kaynaklar arasındaki dağılımı tarihin hiçbir döneminde adaletli olmamıştır. Kapitalizm'de servet sahipleri, paralarına para katarken, bu süreçte kendilerine yardımcı olan emek sahipleri ile âdil bir şekilde kazançlarını paylaşmaktan her zaman imtina etmişlerdir. Nitekim bunun sonucu olarak bugün, dünyadaki en zengin 42 kişinin elinde tuttuğu servet, dünya nüfusunun en fakir diğer yarısının sahip olduğundan (yaklaşık 3.800.000.000 kişi) daha fazladır.
Çevresel ve sosyal sonuçları yeterince hesaba katmadan, sadece parasal boyutta daha fazla büyüme hedefi basit bir Kapitalizm hastalığıdır. Gelişmiş devletlerin bazıları bu indirgemeci yaklaşımı terk ederek, parasal büyüme dışındaki diğer hedefleri de kapsayıcı olacak şekilde çevreci ve sosyal politikaları daha fazla öne çıkararak daha kontrollü büyüme politikalarına yönelmektedirler. Kapitalizm'in indirgemeci yaklaşımının revaçta olduğu yıllarda yeterince zenginleşme şansını elde edememiş, diğer bir ifadeyle treni kaçırmış diğer dünya devletleri ise, şimdilerde bir hayli zengin olan rakiplerinin yolundan gitmek ve parasal zenginliklere ulaşmak için, çevreci ve sosyal tercihleri, ekonomik tercihlerin önüne koyma hususunda isteksiz davranmakta kendilerini haklı bulmaktadırlar.
Kapitalizm'de finansal sistem kendini çevrenin ve toplumun üzerinde konumlandırmıştır. Finansal sistem daha fazla para ve güç ile ödüllendirildikçe sistemin topyekun olarak sorgulanması daha zor hale gelmektedir. Çünkü sistemin sorgulanması aynı zamanda güç sahiplerinin de sorgulanması haline dönüşecektir.
Ancak kaynakların kullanımı ve gelirlerin âdil bir şekilde dağıtılmasına yönelik sorulacak sorular sadece Kapitalizmin geleceğini değil, doğrudan insan hayatının geleceğini de ilgilendirmektedir.
Zaman hızla ilerlerken ve doğal kaynaklar hızla tükenirken, kapitalist sistemin sorgulanması ve daha bütüncül ve yenilikçi yaklaşımlar ile ele alınması, yine pratikte nelerin azaltılıp nelerden vazgeçilmesi gerektiği hususlarında zorlayıcı tedbirler alınması, gelecek yılların yaşanabilir olması adına zaruri hale gelmiştir.
Comments